Normal Nedir?

Sadece rutine uygun hazırlık yapmak ve kötü zamanları göz önüne almamanın bedeli çok ağır olabiliyor. İyi zamanlara aşırı konsantrasyon bir genetik tuzak olabilir mi?
Doğanın tüm hayata milyarlarca yıldır öğrettiği bir dersi biz insanlık olarak bir kez daha alıyoruz. Ama bundan ders çıkaracağımızın geçmiş tecrübelerde olduğu gibi yine garantisi yok.

Çok sevdiğim bir doktor büyüğümün kullandığı ifade ile taçlı virüs, yarattığı panik ve organizasyonsuzluğun yanında mevcudu da sorgulatmaya başladı. Salgın geçtikten, kontrol altına alındıktan veya doğal döngüye girdikten sonra pek çok şeyin değişeceğini söyleyenler var. Bu konuda iyimser olmadığımızı belirtelim. Çünkü değişim olursa da iyi yönde olacağının garantisi yok.

Fakat bu salgının ne etkiler yarattığına bir bakmakta fayda var. Aynı problemin iki farklı görüntüsü ile karşılaştık. Tıbbi cihaz, tesis, ekipman ve insan gücü konusunda çok yetersiz kaldığımızı kimse inkar edemez. Dünyanın hemen her yerinde tablo aynı. Bunun yanında tebrik zincirleri önce Çin merkezli sonra da dünyanın güncel ‘sıcak noktaları’nda aksadı. Bunun sonucu olarak da pek çok sektörde izolasyondan önce bile üretim durma noktasına geldi, hatta durdu. Bunu da doğal olarak ödeme dengesinin bozulması ve işsizlik dalgaları izledi. İflaslar da sırada. Gücü yetenlerin arkasını düşünmeden dev kurtarma/yardım paketleri başlatmasının ardında bu olgu var.

Toyota ile başlayan ardından da çeşitli ambalajlar ve farklı markalarla karşımıza gelen ‘kayıpsız’ üretim modellerinin çok önemli ayaklarından birisi stoksuzluk. Stok, kullanılmadığı sürece nakde dönüşemeyen, katma değere etkisi olmayan ve kurtulunması gereken bir israf. Yönetim ve üretim danışmanlığı sırasında özellikle imalat ve hizmet sektörlerine bizim de önerilerimiz içinde yer alan kalem. Stokların gereğinden büyük olmaması. Ama 0 (sıfır) beden tercihi çok yaygın. Ve normal zamanlarda şirketlere büyük rekabet avantajı sağlayan cephanenin önemli bir parçası.

Sağlık sektörü de aynı nedenlerle kendi stoklarını, her anlamda, minimumda hatta mümkünse sıfır seviyesinde tutmaya çalışıyor. Onun için ekipman, malzeme, vb. hep günlük ihtiyaç kadar mevcut.

Şimdi doğanın bize hiç de uzak olmayan bir dersine bakalım. 50 km kayak yapabilen, 250 km pedal basıp arada da %15 eğimlere tırmanabilen yani ekstrem fitlik düzeyinde olan atletler kolay hastalanır ve ağır geçirir. Çok saçma geldiğinin farkındayım. Ama sporlarında en üst performans için şekle sokulmuş bedenlerinin en önemli özelliklerinden birisi de gereksiz rezerv tutmamaktır. Çünkü bahsettiğimiz km’leri geçerken bedeninizi de taşıyorsunuz. Bu nedenle de bir soğuk çarpması veya mikrop ile temasta vücudun bu etki ile savaşacak bir tek atım mermisi yoktur.
photo-1498056523130-b76aa40137b0

Veya çok özel şartlara adapte olan canlılar o şartlar değiştiğinde hızlı yok oluşlara giriyorlar. Ve bu canlıların pek çoğu o uç seviyelerde adaptasyonlar nedeniyle mükemmel olarak tanımladığımız canlılar. Örneğin çita. İnsan etkisinden çok önce Pleistosen devrindeki son soğumada dünyadaki nüfusları çok küçük bir popülasyona düştü. Bu nedenle de genetik çeşitlilikleri çok az ve hastalıklara bağışıklıkları da çok sınırlı. Ama koşan bir çita da gerçek bir sanat eseri. Smilodon, Mamut, Kısa Yüzlü Ayı onun kadar şanslı da değildi.

Tekrar konumuza geri gelirsek, rutin şartlara (rutin dışı ifadesini seçmemize daha sonra geleceğiz) göre yapılanma rutinin dışında şartlarda bir işe yaramıyor. Ama var olabilmek için hayati de bir zorunluluk.
Bunun şartlarına da bir önceki düşünce deneyinde değinmiştik. Ve bu hazırlık her zaman da atıl olan bir ‘stok’ gerektiriyor. Katma değeri olmayan aktiviteleri zorunlu kılıyor (ör. tatbikat, senaryo çalışması, vb.).

Biz normal şartlara adapte olup işler yolundayken en yüksek verimi ve karı elde etmeye çalışıyoruz. Ama normal şartlar ne? Neyi normal kabul ediyoruz? Şunu tespit etmekte fayda var: normal artık normal değil. Düzenli olarak kriz yaşıyoruz. Mali krizler, kapasite fazlası, iklim değişikliği kaynaklı krizler ve felaketler, doğanın düzenin bozacak müdahalelerin sonuçları (bkz. salgınlar), deniz seviyelerinde değişiklik, aşırı hava olayları yeni normalimiz. Ve organizasyon yapılarımızı ve kurallarımızı buna göre düzenlememiz gerekli. Doğanın vereceği ipuçlarını dinlemezsek rezervi olmayan atlet veya niş ortamın kralı Charcaradontosaurus’dan farkımız kalmayacak. İşte bu nedenle o kadar mükemmel olamamış veya kasası dolu şirketlerin bizce kriz sonrası adaptasyonu daha kolay olabilir.

İşte tam da bu yüzden ‘kayıpsız’ üretim sistemleri (siz TPM, Yalın veya X Sigma olarak da okuyabilirsiniz) tez zamanda gözden geçirip şartlara uydurmamız gerekiyor. Doğada bugüne kadar yaşamış türlerin %99,9’u bugün yok. Dünyada bugüne kadar kurulmuş şirketlerin de skoru daha iyi değil. Bir sonraki dodo olmayın.