Nezaket

Sağlıklı iletişim için olsun, iyi insan olmak için olsun lütfen ve teşekkür ederim demek teşvik edilir, öğretilir. Bu iyi özelliklerimiz kendimize yarattığımız dünyanın dengeleri bozulmasın diye varsa bu konuda ne yapmalıyız?
Arkadaşımıza kahve getirdiğimizde öylesine alıp içmeye başlıyorsa ‘bir şey değil!’ diyerek teşekkür etmesi gerektiğini hatırlatırız. Çocuğumuz bir şey istediğinde ‘ne diyorduk?’ deriz. O da biraz sıkılarak, yarım ağız ‘lütfen’ der. Toplumsal düzen ve iyi ilişkiler için verdiğimiz çabanın haklı gururuyla göğsümüzü gererek bir sonraki maceraya doğru yola çıkarız.
Bu konu o kadar önemlidir ki, iletişim uzmanları bu iki ifadeye koca seanslar, hatta seminerler adarlar. Sınıflarda uygulamasını yaparız. Liderlik eğitimlerinde örnekleri verilir. Kötü liderlerin bu ifadeleri kullanmadığı söylenir. Törenle kuklaları yakılır. Ünlü birinin resminin yanına ‘teşekkür etmeyen eşektir’ gibi bir söz yazılarak onun ağzından sosyal medyaya salınır. Bu paylaşım çok ‘layk’ alır. Kimse gerçekten o kişi bunu söylemiş mi diye bakmaz.
‘Lütfen’ ve ‘teşekkür ederim’siz bir dünya, yaşaması zor bir yer olurdu. Ama konuya biraz farklı bir açıdan bakmaya ne dersiniz? Çok zamanınızı almayacağız.
Tanzanya’da yaşayan ve hala avcı-toplayıcı geleneğini sürdüren Hadza kabilesinde yaşam bizimkine göre biraz daha basit. Erkekler avlanıyor, kadınlar topluyor. Sonra bir arada ne yiyecek varsa paylaşılıyor ve yeniyor. Eğer erkekler avlanmayı başarabilirse o gün herkes doyuyor. Erkekler elleri boş dönerse yine de ellerinde kadınların topladıkları oluyor. Belki herkes doymuyor ama yine de ihtiyaçları olan kalorileri, kısmen de olsa, temin edebiliyorlar.
Haliyle bu tür bir yaşam tarzı iyi bir işbirliği ve paylaşım kültürü gerektiriyor. Bir ilginç not olarak da şunu paylaşalım: Hadza’lar, kadınlı erkekli, bütün günlerini Afrika düzlüklerinde yiyecek peşinde hareket halinde geçirmelerine rağmen ortalama bir şehirlinin günlük yaktığı kaloriyi yakıyorlar.
Parantezi kapadık.
Hadzaların dilinde lütfen ve teşekkür ederim yok. Çünkü birisi bir şey istediğinde paylaşmama diye bir kavram yok. Bu sebeple bir kişi diğerine gidip meyvesinden isterken lütfen demiyor. Diğeri ise lütfen denmediği için veya hepsini kendisi yemeyi planladığından vermemek gibi bir davranış yolu seçmiyor. Tabii bu trafik iki yönlü. Yani meyvesi istenen diğerinden zebranın kaburgasını istediğinde ilk Hadza da ‘biz onu arkadaşlarla gömecektik’ demiyor. Bu nedenle de lütfen ve teşekkür ederime ihtiyaç duyulmuyor.
Hadza_montage
Tanzanya savanlarından kendi yaşam alanlarımıza dönersek, isterken nezakete gereksinim duymamız paylaşmama lüksünden kaynaklanıyor diyebilir miyiz? Bir adım ileri gidelim, her şeyi kendimize isteme, bencillik, başkalarına sırt çevirme vb. Açlara üzülüyoruz, ama açların olmasının nedeni Hadza’ların paylaşma kültürünü terk etmemiz olabilir mi? Dünyadaki bütün açları doyurmak için yılda 15 milyar USD’a ihtiyaç varken zayıflamaya yılda 75 milyar USD harcanması olabilir mi?
Daha büyük evler, daha geniş arabalar, daha neler neler…
Günümüzde yaşam düzenimiz bu olduğu gerçeğinden yola çıkarsak lütfen ve teşekkür ederim düzen ve karşılıklı huzurun olmazsa olmaz parçası. Bugün yaşadığımız hayatta bunlara ihtiyaç duymayanlar ancak çok kaba veya zorba olabilir. Onun için kahveniz hazırlandığında teşekkür edin, bir rapor hazırlanmasını istediğinizde lütfen diyin. Çocuklarınıza, uygun gençlere ve bazı yetişkinlere öğretmeye çalışın ama işin temelinde hangi davranış kalıbının yattığını asla unutmayın.