Ben Kimim?
06/05/25 21:46
Çok sayıda rolümüz ve görevimiz olduğunda bu roller ve görevler kişilikler haline gelebiliyor. Bunun sonucunda birbirlerinden rol çalmaya, birbirlerinin yerine geçmeye başlıyorlar. Bu istilacı türlerle savaşmak ise bizim görevimiz.
‘Ben Kimim?’ (Who Am I?) 1998 tarihli bir Jackie Chan filmi. Filmde çocukluk ve gençliğimizin aksiyon kahramanı, kendi kendisinin dublörü Jackie Chan bir gizli ajanı canlandırıyordu.
Bir görev sırasında Afrika’dayken hafızasını kaybediyor. Bir kabile (görünüşlerine bakılırsa Masai’ler) kendisini buluyor, iyileşmesine yardım ediyorlar. İki taraf birbirinin dilini bilmiyor. Jackie Chan’ın karakteri hafızası silindiği için kim olduğunu, işinin veya görevinin ne olduğunu hatta adını bile bilmiyor. Kabile halkına kendini işaret ederek “Ben kimim?” diye sorunca yerliler adının Ben kimim olduğunu sanıyor ve ona ‘Ben kimim’ diye hitap etmeye başlıyor.
Filmin devamında, her Jackie Chan filminde olduğu gibi, bol miktarda aksiyon, komedi ve çılgın akrobasi sahneleri var. Eğlenceli bir film. Denk gelirseniz tavsiye ederim.

Ama asıl konumuz bu değil. İş hayatı bizleri mutlaka çok yetenekli ve çok görevli olmaya zorluyor. Kimi zaman bu görevlerimiz veya rollerimizi bir arada yürütmek zorunda kalıyoruz. Çok sayıda rolümüz ve görevimiz olduğunda bu roller ve görevler kişilikler haline gelebiliyor. Bunun sonucunda birbirlerinden rol çalmaya, birbirlerinin yerine geçmeye başlıyorlar. Bu istilacı türlerle savaşmak ise bizim görevimiz.
Eğer hayatımızın her anında bu rollerimizden hangisinde olmamız gerektiğine dikkat etmezsek hem bizi hem de çevremizdeki kötü etkileyecek sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz hale geliyor.
Örneğin yönetici (her yönetici kendini lider olarak görür, bu bölümü okurken bu iki kelimeyi birbirinin yerine kullanabilirsiniz) bir takımın üyesi olduğunda hala yönetici rolünü üstlenmeye devam ederse takımın yapısını bozacağı gibi o takımın hedefine ulaşmasını da engelleyecektir. Eğer bu çelişkiye sahip bir kaç kişi varsa bu durum daha da kaçınılmaz hale gelir, takımı da bir daha bir araya gelemeyecek bir yapıya sokar. Çoğunlukla da mazeret olarak “Ben doğal liderim. Bu durum kendiliğinden ortaya çıkıyor” derler. Ama bu da kocaman bir yalandır. Çoğunlukla.
Bunu tetikleyen çok etken de var çevremizde. Yemek programları sağolsun, herkes ‘chef’. Diziler ve filmler herkesi savaş uzmanı ve usta stratej (stratejist değil) yaptı. Ezelden beri herkes futbol dehası ve politika gurusu. Bu da istediği anda beğendiği şapkayı kafasına takma ve ahkam kesme hakkını veriyor her birimize.
Bunu en çok gördüğümüz alanlardan birisi de hem danışmanlık hem de denetçilik yapanlarda görülen bir defodur. Bu iki görevlerini çok sık karıştırırlar. Her iki yönde de işleyebilir. Ve genelde her iki yönde de işler. Danışmanken denetçi, denetçiyken danışman gibi davranırlar.
Eğer bir danışman sürekli olarak yaptığınız şeyleri eleştiriyor, neden yanlış olduğunu anlatıyor ve bir de üstüne “Eğer denetçiniz ben olsaydım bunlar için ……” tarzında cümleler kuruyorsa zaten o sırada sizin danışmanınız değil yetkisiz denetçinizdir. İşin kötüsü verdiği rapor resmi değildir ve danışmanlık için ödediğiniz para da o rapora gitmiştir.
Tersi de aynı şekilde geçerlidir. Denetçiniz de denetimini yaptığı her madde veya başlık için size uzun tavsiyeler veriyor, yöntem öneriyor ve (varsa) danışmanınızı yeriyorsa o da on için danışmandır. Daha kötüsü bir sonraki projeniz için tanıtım/pazarlama faaliyetine gelmiş bir danışmandır.
Ve o danışman eğer size ‘sunmak’ istediği çözümün alternatifini, hatta daha iyisini, görürse büyük bir hal kırıklığına uğrar. Ardından bu memnuniyetsizliğini denetçiye söyler. Denetçi de o an için görevine geri döner ve yaptığınız bu saygısızlığın biletini keser. İşi bitince de tekrar sahneyi danışmana bırakır.
Daha da kötüsü, piyasa şartları ve mesleki eşiklerin düşük olmasından dolayı bu rollerdeki hemen hemen herkes diğer role de sahip. Yani yeterli tecrübe ve öz kontrole sahip birini bulamazsanız biraz zorlanabilirsiniz. Yani anlayacağınız bu projelerin yolunda gitmemesinde suçunuz yok demeye de dilim varmıyor ama suçun bir kısmı da sizde.
Fakat bu rol kargaşası sadece profesyonel hayata dair bir mesele değil. Sosyal ve özel hayatta da aynı hatalarla çok sık karşılaşmak mümkün. Kişilerin sürekli kendine ne yaptığını, nerede olduğunu ve kimle temasta olduğunu hatırlatması gerekli. Baba mısınız? Yoksa Öğretmen mi? Anne misiniz? Yoksa yönetici mi? Arkadaş mısınız? Trafik polisi mi? İş arkadaşı mısınız? Halı saha tayfası mı? Üstüne bir tutam da işyerlerindeki ‘biz bir aileyiz’ palavrası eklenince sınırlar daha da belirsizleşiyor ve rollerin bir odadan diğerine sızmasını kolaylaştırıyor.

O an için kim olduğunuz ve kim olmanız gerektiğinin farkında değilseniz işimiz iş. Ama sıkıntısını sadece çevreniz çekmeyecek. Siz de çekeceksiniz. İç kontrol, disiplin, farkındalığın üst seviyede olması şart. Ve az önce adı geçen soruları sürekli kendinize sormalısınız. ‘Neredeyim?’ ve ‘Ben kimim?’ Afrika’da Masai’lerle değilseniz şimdilik sorun yok. Ama eğer öyleyseniz de peşinizden aslan gelince otobüsün altına girmeyin.